Neden mutsuzum? Neden bunlar benim başıma geliyor? Bunun sonuçları ne olacak? Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum? Bunlar ve bunlara benzer birçok neden sorusu size de tanıdık geliyor mu?
Genel bir eğilim olarak insanlar, bir sorun yaşadıklarında, bir zorlanma ve hoşa gitmeyen bir şey yaşadıklarında nedenler bulmaya çalışırlar. Zihnin genel eğilimi; hoşa gitmeyen bir şey olduğunda sorunları çözebilmek için nedenleri sıralamaya çalışmaktır. Bu doğaldır çünkü kişi bu zorlanma halinden çıkmaya çalışıyordur. Buradaki sorun, işin içine duyguların da girmesiyle başlar. Acı, sıkıntı, öfke, üzüntü, kaygı, endişe, pişmanlık gibi tüm duyguların yaşanması normal insanlık halidir. Dolayısıyla duyguları çözmek diye bir şey yoktur, duyguları çözemeyiz. Onlar gelirler ve biz yaşanmalarına izin verdiğimizde , olağan akış içerisinde giderler. Yaşanan herhangi bir durum sonrasında gelen üzgün duygu durumumuzu
çözemeyiz çünkü artık üzülmüşüsüzdür ve bunu yok etmeye çalıştığımızda muhtemelen başarılı olmayız.
Olumsuz olarak atfettiği duygular kişiyi bazen çok fazla zorlar. Nedenler bulmak işte gelen duyguları ve zorlanmayı yaşamamak için yollar bulmaya çalışmaktır. Devamlı düşünerek, düşünceyi irdeleyerek bir soruna onlarca neden bulmak çok olası. Örneğin; sizin için önemli bir sınav veya sunum sonrasında başarısız olduğunuza dair bir düşünceniz oluştu diyelim. O kadar rahatsız oluyorsunuz ki bu düşünceden, üzgün ve sıkıntılı hissediyorsunuz. Zihne türlü düşünceler gelmeye başlıyor: ‘’ Zaten hep başarısızsın,ne kadar çalışırsan çalış hep yetersiz olacaksın, bu durumu hep yaşıyorum çünkü tam bir aptalım.’’ Tüm bu nedenleri bulmak, zihni oyaladığı için kişiyi duyguyu yaşamaktan bir miktar uzaklaştırır. Dolayısıyla kişiye kısa vadede bir rahatlama sağlayabilir. Oysa ki aslında nedenler o sorunu çözmemiş, duyguyu yok etmemiştir. Bu nedenler bulma davranışı aslında uzun vadede, geçici ve çok da sorun yaratmayacak bir duyguyu daha yoğun kalıcı bir duygu haline getirir. Bir süre sonra bulunan nedenler tatmin etmez, yeni nedenler araştırılır, bunun daha derin bir anlamı vardır diye düşünceler içinde kişi kaybolur. Tekrar tekrar o düşünce döngüsü devam eder. İnsanlar gerçekten de çok düşünürlerse, o soruna daha fazla eğilirlerse yaşanan sıkıntının geçeceğine inanırlar. Çok düşünmek beraberinde sadece çok düşünmeyi getirecektir.
Peki, ama ne yapalım? Çok düşünmek bir kaçış çünkü böyle olduğunda asıl duygudan uzaklaşıyoruz ve doğrusunu söylemek gerekirse onu tam olarak yaşayamıyoruz. Buda duygunun daha yoğunlaşmasına ve sürmesine neden oluyor. İşte bu noktada, düşüncelere çok daldığınızı fark ettiğinizde, bu aşırı düşünmenin, aşırı analiz etmenin ve aşırı yargılamanın zihninizin otomatik bir tepkisi olduğunu fark edin. Bunu fark edip dikkatinizi şu anda sizde olanlara, hissettiklerinize getirdiğinizde, bu hislerle birlikte de devam ettiğinizde duygularınızın gelip geçici olduğunu göreceksiniz. Duyguların gelip geçici olması demek tamamen yok olacaklar demek değil, çok yoğun olarak yaşanmayacaklar demek. Bu bir kaçış değil, aksine tam olarak o duyguyla kalmanız, ona izin vermeniz ve nihayetinde zamanı geldiğinde uğurlayabilmeniz demek. Tüm bunlarla baş etmekte zorlanıyorsanız destek almak için bize ulaşabilirsiniz.