Stres, kişinin psikolojik ya da fiziksel bir tehdit karşısında verdiği tepkidir. Türk Dil Kurumu’nda açıklaması ‘’ruhsal gerilim’’ olarak karşımıza çıkıyor. Ruhsal gerilim karşılığı hepimize tanıdık olsa gerek. Nitekim stres dendiğinde genellikle bir irkilir ve onu olumsuz bir yere koyarız. Stres oldukça geniş bir düzlemde yer aldığı için bir miktar karmaşık olsa da aslında basittir de. Pek çok insan tepkisini, aslında kişilerin çok tanıdığı bir kavram üzerinde birleştirir çünkü stres kavramı herkeste birtakım benzer algılar oluşturur.
Stresi üç farklı düzeyde düşünmek mümkün: Fizyolojik düzey, psikolojik düzey, ve sosyal düzey. Bu üç düzey de elbette birbiriyle etkileşim halindedir. Fizyolojik düzeyde; sinir sistemi harekete geçer, adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları salgılanır, kalp çarpıntısı, sindirim rahatsızlıkları, çeşitli beden bölgelerinde ağrılar ve benzeri durumlar ortaya çıkar. Psikolojik düzeyde; huzursuzluk, endişe, sıkışmış hissetme, dikkatle ilgili sorunlar vs. oluşur. Sosyal düzeyde ise kişi ve çevresi arasındaki etkileşim rol oynar.
Neyin stres kaynağı olacağı ve nasıl stres kaynağı haline geleceği kişiye, kişinin içinde bulunduğu ruh haline ve duruma bağlıdır. Her ne kadar stres kavramı, olumsuz bir algıya neden olsa da tam anlamıyla olumsuz değildir. İnsan doğası için normal ve kaçınılmazdır. Belirgin bir tehdit ortaya çıktığında, örneğin, trafikte yolda giderken, bir köpek sizi kovalarken, tam karşıdan karşıya geçerken üstünüze doğru bir araba geldiğini fark ettiğinizde, önemli bir randevuya veya işe, okula yetişmeye çalışırken, bir topluluğun önünde konuşurken stres oluruz ve bu stres bizim kendimizi korumamız için bir enerji sağlar. Benzer bir şekilde, işlerinizi daha iyi bir şekilde yapmak, çocuklarınızla ilgilenmek, sınavlara hazırlanmak gibi durumlarda hiç stres yaşamazsanız hayattaki motivasyonunuz düşerdi. Dolayısıyla stres olmamalıyım gibi bir düşünce, bu aslında hiç gerçekleşmeyeceği için bizi daha stresli bir hale getirir.
Aslında tek başına stres kaynağı diye bir şey yok. Bizim onu stres kaynağı olarak belirlememiz, ona verdiğimiz tepki onu stres kaynağı yapar. Bir şeyin stres kaynağı olup olmayacağını belirleyen şey onu nasıl algıladığımızla ve ona nasıl yanıt verdiğimizle çok ilişkili. İş hayatı, sosyal hayat, çocuklar, ilişkiler ve hayatın kendi zorlukları; hepsinin içinde stres var. Peki, nasıl bazı şeyler bir kısımda aşırı stres yaratıyorken bir kısımda daha tolere edilebilir oluyor? Nasıl aynı durum bazen stres yaratırken bazen yaratmıyor? İşte burada bizim algılarımız devreye giriyor.
Kişi strese üç şekilde yanıt verebiliyor: Savaş, kaç ya da don. Bir tehlike oluştuğunda kişi her üç yanıt için de hem doğuştan gelen hem de öğrenme kapasitesini kullanarak gerginliğe ve zorluğa uyum sağlamaya çalışıyor. Bu üç tepki hem insanlarda hem de diğer canlılarda görülür. Doğada hayvanlar bir tehlike oluştuğunda, anksiyetesi artar çünkü bir tetikleyici oluşmuştur. Hayvanlar o anda en etkili yöntemlerde birini veya birkaçını seçerek hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ederler. Biraz önce tehditle fizyolojik olarak aşırı uyarılmış bir hayvanı, tehdit geçtikten sonra sakin bir şekilde yemeğini yerken görebilirsiniz. Aynı şekilde insanlar da benzer bir tehdit oluştuğunda aynı mekanizmayı kullanırlar. Bu son derece otomatik ve hızlı tepki verme halidir. Bir köpek bizi kovalamaya başladığında korkuyla ve fizyolojik değişimlerle birlikte hızlı tepki veririz. Bunlar akut stres tepkileridir, o anda oluşur ve giderler. Sosyal bir ortamda yetersiz hissetmek, bir yerlere yetişmeye çalışmak, bir şeyin sonucu beklemek, sınava girmek, eşle tartışmak gibi birçok strese akut stres diyebiliriz. İşte hayvanlar akut strese savaş , kaç ya da don şeklinde cevap verdikten sonra rahatlarken insanlar için bu durum biraz daha farklı oluyor. Biz insanlar düşünceler, duygular, davranışlar gibi nedenlerden rahatlama halini kolay sağlayamayabiliyor ve bu stresi uzun vadeli yaşayabiliyoruz. İşte buna da kronik stres diyoruz. Normalde stresin beden üzerindeki etkileri doğal ve işlevselken, bu stres dönemlerini doğru stres yanıtları ve rahatlama yolları takip etmediğinde sorun büyür ve kalıcı olur. Stresin zararları da bu şekilde başlar.
Kronik stres ruh sağlımızı ve fiziksel sağlımızı çeşitli şekillerde olumsuz etkiler. Deneyimlediğimiz stresin sağlımız üzerindeki etkisi onu nasıl algıladığımız ve içsel olarak dengemizi korurken gelene ve gidene yani değişime nasıl uyum sağladığımıza bağlıdır. Bu da olaylara verdiğimiz anlamlar, yaşam ve kendimiz hakkındaki inançlarımız ve dikkatsiz ve otomatik olan tepkilerimize ne kadar farkındalık getirdiğimizle ilgilidir. Stres tamamen yok edilmesi, yaşanmaması gereken bir şey demek değil. Her durumda strese nasıl yanıt verebiliriz ve etkili bir şekilde baş edebiliriz, önemli olan budur.
Diğer yazımda strese nasıl doğru yanıt verebiliriz konusunu yazacağım.